Ramazan Ayını Yaşarken
Ramazan’ın rahmet ve bereketinin bol olması insani duyguların yardımlaşmanın öne çıkması dileği ile Ramazanda öne çıkan birkaç konu üzerinde durmak istiyorum.
Ramazan ayında en çok görülen uygulamalar başta belediyelerin yaptığı toplu iftarlar. Belediyeler kendi kaynaklarından iftar adı altında bir kaynak ayırt etmeleri kanunen imkân olmadığından genelde görülen iftar kaynağı; varsılların katkıları ile belediyelerin yasayı bay bas eden yol ve yöntemleridir.
Belediyeler bazılarının belediyelerdeki kanuni olmayan işlemlerini kanuni hale getirirken ya bir vakıf, dernek türü yerlere bağış adı altında bu tür organizasyonlarda harcamak üzere para almaktadırlar. Ya da belediye ile iş gören ihale almış kişi ve kuruluşların üzerine bu işleri yıkmaktadırlar.
Hangi hal olursa olsun bu uygulama kaynağı itibari ile haram olan bir uygulamadır. Haram olan bir kaynakla helal olan bir iftar verilmesi hem gösteriş hem israf unsurlarını da göz önüne alırsak belediyelerin organizasyonundaki iftar programlarında iftar açmak helal işe haram katmaktır.
Bu nedenle en başta diyanet işleri başkanlığının bu tür uygulamaların dine uygun olmadığını ve vazgeçilmesi gerektiğini vurgulaması gerekir. Ramazanda iftar vermek kurumlara değil kişilere yüklenmiş bir görevdir.
Ramazan ayında görülen bir konu işe oruç tutanların tutmayanlara karşı gösterdiği tepkidir. Müslüman olanların genel bir ibadete katılmaları elbette ki güzel bir şeydir. Ancak oruç tutmayanların ne tür bir gerekçeleri olmadığını da bilemeyiz. Kaldı ki herkesin ibadeti kendinedir. Hesabını da vermesi kendisine bırakılmıştır. Namaz kılanın, hacca gidenin zekât verenin bu ibadetleri yerine getirmeyene karşı bir kızgınlığı olmamasına rağmen oruç tutanın sen de neden yapmıyorsun dayatmasına girmesi doğru bir yaklaşım değildir. Oruç tutmaktaki amaç nefis terbiyesi ise tutmayanların olduğu ortamda başkasının yedip içtiği yerde oruçlu kalabilmek bir nefis direncini ortaya koymaktadır.
Oruç tutmayanlara gelince, onlarında bir başkasının inancına saygı göstermeyi bilmeleri gerekir. Hele de sigara içenlerin sigaraya olan arzularının tepelere çıktığı bir durumda onların karşısında bunu yapmak doğru bir şey değildir. Açlık ve sigara arzusu, bir de aşırı sıcaklar zaten insanlarda özellikle tuz kaybı nedeniyle sinirlilik hali yaratmaktadır. Bu tür ortamların yaratılmasına fırsat verecek hal ve hareketler doğru değildir. Toplumsal barışın korunmasında hepimize düşen görevler vardır.
Ülkemizin etrafında özellikle de İslam ülkelerinde iç savaşa yönelen acıların çekildiğini hep birlikte görmekteyiz. Üzülmekteyiz. Ancak oradaki acıları ve acı verenleri bahane edip buradaki kardeşlerimize karşı ötekileştirici, ayrıştırıcı anlayışlardan ve hareketlerden uzak durmalıyız.
Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri, 61 hükümet göreve gelmiş. Daha çok iktidarlar gelip gidecek.
Yeter ki devletimiz var olsun. Devletimizin varlığını korumak ve kollamak hepimize düşen görevdir. Devletin varlığının korunmasında en önemli unsur da bizlerin birliği ve bütünlüğüdür. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozacak her türlü hareketlerden, girişimlerden ve fitnelerden uzak durmalıyız.
Eleştirimizi yasal sınırlar içerisinde, şiddete baskıya yönelmeden demokratik olgunlukta yürütmeliyiz.
“Allah katında da yasalar karşısında da kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur.”bilincinden hareket ettiğimizde aslında birçok problem sandığımız şeyin aslında bir zenginlik olduğunu da görebiliriz.
Yunus Emre gibi dünyaya bakarsak onun gibi insanları algılarsak hepimiz için gerekli olan huzur ortamına daha kolaylıkla ulaşabiliriz. Ne güzel söylemiş koca Yunus;
“Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz “
Bu duygular ile herkesin ramazanını ardından gelecek bayramını kutluyorum. Sevinçlerin bollukların çok olmasını, bu güzel günler amacı ile yapılacak maddi ve manevi yardımlaşmaların Allah katında beğeni görmesini, değerli olunmasını diliyorum.
Av.İsmail Hakkı Konar
Araştırmacı Yazar
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.