Beylikdüzü Kültür Varlıklarıyla Yeniden Canlanıyor
Günümüzde pek bilinmese de bir tarih yatıyor Beylikdüzü’nde. 800.000 yıl önce Yarımburgaz mağaralarında, milattan önce 200.000 li yıllarda Büyükçekmece Gölünün batısında, yine milattan önce 6400 yıllarda Marmara Denizi kıyılarında yaşam izlerine rastlanmışken Beylikdüzünde tarih yok demek komik olurdu zaten. Muhtelemen gerek doğa koşulları gerekse beşeri etkiler nedeniyle pek çok yapı günümüze kadar gelmemiş olsa da varlığı tespit edilen yapılar bile geçmişte Beylikdüzü’nün ne kadar renkli bir tarihe sahip olduğunu gösteriyor bize.
Eminim Beylikdüzü tarihi ile ilgili aşağıda yazacaklarımın çoğunu bilmiyorsunuzdur?
Bu güzel ilçe İstanbul’un en eski antik limanına ev sahipliği yapıyor. Milattan önce 4. yüzyılda muhtemelen adı Angurına (Kavaklı sahili) olan bölgede Romalıların (geç roma- erken Bizans) yaptırdığı tersane bölgede tespit ettiğimiz en eski yaşam alanı. Bu tersane milattan sonra 10. yüzyıla kadar dönemin gemilerinin inşa edilmesine ve tahıl ticaretine ev sahipliği yapmış. Tersanenin önünden denizin içine doğru uzanan yollar ve deniz içindeki batıklarda buranın bir dönem yoğun bir liman sahası olarak kullanıldığını ve kıyı çizgisinin daha geride olduğunu gösteriyor bize.
374 yıllarda Bizanslılara karşı büyük akınlar yapan Hunlar, Beylikdüzü’ne ilk ayak basan Türklerdir. Beylikdüzü yüksek ve çevreye hâkim bir konuma sahip olduğu için tarihte pek çok ordu tarafından konaklama ve lojistik alanı olarak ev sahipliği yapmıştır. Beylikdüzü hem Bizans hem de Osmanlı soylularının avcılık ve sayfiye yeri olmuştur. Osmanlı döneminde bölgede av köşkleri ve kasırlar bulunmaktadır. Bunların en önemlisi Sultan 4. Mehmed in yaptırdığı Haramidere Kasrıdır. Osmanlı döneminde Beylikdüzü’nde Bıldırcın avcılığı çok önemli bir avcılık faaliyeti olmuştur. Bu alanda pek çok yarışmalar düzenlenmiştir. Dönemin en önemli avcısı Sadrazam Koca Reşid Paşa’nın torunu Veliyeddin Kocareşid’dir. Veliyeddin Beyin çiftliği bugünkü Yakuplu sınırlarında bulunmaktadır. Veliyeddin bey, 1983 yılında bir sezonda 3394 bildircin avlayarak sezon rekorunu, 1983 un 13 Eylül günüde 404 bıldırcın avlayarak gün rekorunu kırmıştır.
Edirne’yi İstanbul’a bağlayan ve Mimar Sinan’ın 16. Yüzyılda İstanbul’a miras bıraktığı en eski dört köprüden biri olan Kapıağası Köprüsü Beylikdüzü’nde yer almakta ve hala dimdik ayakta durmaktadır.
Yine Osmanlı döneminde bölgenin havasının çok temiz olmasından dolayı, Yakuplu mevkiinde bir astım hastanesi kurulmuş, Osmanlı coğrafyasından astım hastalarının tedavisi burada yapılmıştır. Gürpınar’ın adı bölgede ki pek çok su kaynağından dolayı verilmiştir. Gerek bölgede Rumlar gerekse Osmanlılar yaşarken her mahallede birden fazla çeşme bulunurmuş. Bunlardan günümüze bir kısmı ulaşmıştır.
1924 Lozan antlaşmasına kadar Beylikdüzü Gürpınar mevkiinde Rumlar ikamet etmiştir. Daha sonra mübadele ile burada ki Rumlar Yunanistan’a göçmüş, Selanik’ten de buraya 250 türk yerleşmiştir. Rumlardan kalma Rum Evlerinin bazıları hala durmaktadır.
Hem Bizans hem Osmanlı döneminde bölgede çıkan buğdayların öğütülmesi için ilçemizde yel değirmenlerinin yapıldığı bilinmektedir.
Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık talimatlarıyla tüm bu kültür varlıklarının güncel envanter çalışmalarını başlattık. Yakın zaman içinde de tüm bu eserleri orijinal yerlerinde yeniden canlandırsak güzel olmaz mı?
Alıntı: Şengül Gündoğan, Aydıngün, Hakan Oniz, Hakan Kaya
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.