burada HAYAT var!
Web Sitemize Hoş Geldiniz

Korktuğumuz Şey Nedir!

210

Başkanlık sistemi ile birlikte dövizin düşeceğini iddia eden ekonomistler(!) yazıp-çiziyor…

Bunun için ülkemize bir anda binlerce yatırımcının girmesi ve milyarlarca dolarlık yatırım yaparak parasını ülkemize sokması ve ülkemizin markalar üreterek yurtdışına satması gerekiyor.

Merkez bankası yatırımcının yapmadığı şeyi üstlenip hazinesindeki elindeki dolar rezervinin bir kısmını piyasaya sürerek sadece günü kurtarır.

Merkez bankası bu elindeki dolar rezervinin tamamını piyasaya sürdü diyelim…

Sonra?

Türkiye’nin yurtdışından zamanında aldığı milyarlarca dolarlık borcu var. Eğer merkez bankasının hazinesinde dolar kalmazsa borçları dolar üzerinden aldığımız için batarız.

Merkez bankasının piyasaya sürdüğü dolar miktarı ile dövizi kontrol etmeye çalışsa da müdahale edeceğimiz etki oldukça sınırlı ve cari açığımız oldukça fazla.

Ekonomi Nasıl Düzelir?

Bu sorunun cevabı oldukça basit: NORMALLEŞME

Para adaletin, huzurun ve barışın olduğu yere akar.

HUKUK=EKMEK

Devlet yönetimi ”Otoriter” olmamalı, hukuk bağımsız olmalı, serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun bir üretim ekonomisi inşa edilmeli.

İsrafa, lükse ve gereksiz yatırımlara son verilmeli. Vergiler indirilmeli, devlette personel sayısı azaltılmalı ve ”adalet” tesis edilmeli.

Suriyeli’ye daire satarak Türkiye zenginleşmeyecek. AVM’lerde patates-soğan üretilmeyecek. İlkel ve bağnaz bir eğitim sisteminin yetiştirdiği çocuklar bilim üretmeyecek. Bunu hepimizin kavraması gerekiyor.

Ekonominin durumu ve geleceği ile ilgili New York Times, Washington Post, Bloomberg gibi basın organlarına baktığımızda çok farklı senaryolar çiziliyor. Türk medyasına baktığımızda hayalperestlik ve pollyannacılık görüyoruz.

Kapitalizm kuralları ile çelişen her şey beraberinde fakirliği getirir. Serbest piyasa ile kavga etmek asla çözüm değildir.

9 Temmuz’da Cumhurbaşkanımız ile Venezuela Başkanı Maduro’nun samimi pozları piyasada kötü etki yarattı.

Venezuela enflasyonda dünya birincisi ve Venezuela halkının cebinde çuvalla para var ama hiçbir kıymeti yok.

Serbest piyasa ile kavga eden ve kendi ülkesinin diktatörü olan Maduro’nun Erdoğan’ı ziyareti piyasa açısından oldukça olumsuz oldu. Çünkü ”imaj” her şeydir.

Bizim anlamadığımız şey şu: ”Ekonomi” demek ”algı” demek. Dünyaya iyi bir ”algı” vermiyoruz. Kredi notlarımız düşürülüyor. Döviz ve faiz yükseliyor. Vergilerle absürt şeylere yatırım yapılacağına, 1-2 Milyar Dolar’lık PR çalışmasıyla Türkiye’ye yatırımcı çekilebilir.

Türkiye’deki medyanın %90’ı aynı dili konuştuğu için insanlar ”tek tip” düşünüyor ve bazı şeyleri fark edemiyor. Televizyon programlarında ”ekonomi” yerine ”komplo teorileri” anlatılıyor. Evet, Dünya bizi sevmiyor ve hiçbir zaman sevmedi. Dünyadaki şer odakları PKK’yı ve Ermeni Diasporası’nı destekledi ve Türkiye aleyhine işler yaptılar. Doğru… Ama biz şuan savaşın gölgesindeki Suriye’den patates ithal ediyoruz. Bir ülkenin değeri sadece bir kara parçası ile ölçülmez, ekonomisi ile ölçülür. Ülkenin değerini belirleyen şeylerden birisi de para birimidir.

”Ticaret” söz konusu olunca dostluk-düşmanlık iki insan arasında nasıl kalmıyor. ”Ekonomi” de duygusallıkla yönetilmemeli, ”denge” ve ”gerçekcilik” şart. Tüm beceriksizlikleri ”dış güçlerin oyunu” diyip geçiştirenleri dürüst bulmuyorum.

Sadece klavyenin ucundaki bir algı milyarlarca dolarlık bir hareket sağlayabilir. O yüzden Türkiye’nin Dünya’ya verdiği algı çok önemli.

Dünya’da her şey ”algı”… Örneğin, Elon Musk’ın imzasının olduğu SpaceX, Facebook sayfasını kapatmıştı. Bu silme kampanyası sonrası Facebook hisseleri %3.5 oranında düşmüştü. Bu örnekten de anladığımız üzere İnternet, Uzay ve Sosyal Medya Çağı 21.YY’da ”bakkal” kafasıyla ekonomi yönetilemez, ”iyi bir algı kampanyası” oluşturmamız gerekiyor.

Yeni kabine oldukça heyecan yarattı. İşinin ehli insanlar ”bakan” oldu. Prof.Dr.Ziya Selçuk’un ”Milli Eğitim Bakanı” olması toplumun tamamını mutlu etti. Toplumu birleştirmek zor değil. Toplumu kaynaştırmak ve adaleti tesis etmek de zor değil.

Vizyon+Denge+Adalet+Huzur=Normalleşme

Korktuğumuz Şey Nedir?

Korktuğumuz şey…

Bu seçimin 24 Haziran’da yapılmasının sebebi gittikçe kötüye giden ekonomi mi?

Türkiye İran’ın yaptığı hataya düşecek mi? ”Sabit kur” politikası yakın mı? (Bu hatayı en son Bülent Ecevit yapmıştı, Türkiye yıllarını kaybetmişti ve büyük iflaslar olmuştu.)

Kemer sıkma politikaları uygulanacak mı? IMF’den yardım alacak mıyız?

Net dolar rezervimiz 27.5 Milyar Dolar, dövizin geleceği hakkında ekonomistler dürüst olabilir mi?

Biz gençler Türkiye’nin bu kötü ekonomik gidişatında kendi geleceğimiz için endişelenmelimiyiz?

Özel sektörün moralinin bozulduğu şu günlerde Türkiye’de ”istikrar” için ne yapılacak?

Eğitim sisteminin geleceği ne olacak? Girişimciler ve özel sektör ”moral” bulacak mı?

Bu ülkede döviz alıp tutmak Türk Lirası’nı bankaya yatırmaktan daha cazip geliyorsa bizi nasıl bir gelecek bekliyor?

Sorun ekonomik mi, siyasi mi? Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, mali disiplin ve OHAL’in kaldırılmasıyla sorun çözülebilir mi?

Televizyon ekranlarında ”çözüm” üretmesi gereken ekonomist(!)ler neden ”komplo teorileri” kurup saçmalıyor?

Seküler göç ve beyin göçleri artacak mı? Türkiye’de ”Suriyeli” sorunu nasıl çözülecek?

Ekonominin bu gidişatında zamlar artacak mı, vergiler artacak mı, faizler artacak mı?

Bir öğle yemeği için çuvalla para ödeyecek kadar paramız değersizleşecek mi? Fakir daha da fakir, zengin daha da zengin oluyordu şimdi fakir aç, zengin de fakir mi olacak?

Açlık artarsa ahlaksız artar. Açlık artacak mı? Toplumda sefalet, işsizlik, fakirlik artacak mı? Çöpten kağıt ve yiyecek toplayanların sayısı artacak mı? Fuhuş artacak mı? Dilenci ve suç sayısı artacak mı? Hapishane ve polis sayısı artacak mı?

Başkanlık sistemi ve yeni anayasa ile birlikte otoriterleşecek miyiz? Seçimin, başkanlık sisteminin ve yeni anayasanın maliyeti ne olacak? Sonumuz ”enflasyon birincisi” Venezuela gibi olacak mı?

Bu soruları sormak, ”korktuğumuz şey”leri getirmek bizi iyi bir ”vatansever” yapar. Korktuğumuz şey ”üretmeyen-üretemeyen”, ”morali bozuk” bir toplum oluşumuzun sonunun ne olacağı. ”Korktuğumuz şey”in başımıza gelmeden tartışılması ve çözüm bulunması gerekiyor. Çünkü ”sorgulamak” bizi kurtaracak…

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku